Bugüne kadar Cumhurbaşkanı düzeyinde eleştirilen ender kararlardan biri oldu “N.Ç.” kararı. 13 yaşında bir kız çocuğuyken, doğduğu, yaşadığı şehir olan Mardin’de para karşılığı, şehrin her sınıfından kocaman adamlara satılmıştı. Yirmi altı kişiydiler, aralarında kamu görevlileri vardı. Çocuğun yaşını bilerek ilişkiye girmişler, “bekâretinin” bozulmamasına özen göstermişlerdi. Ne de olsa “namus” onlar için önemliydi (!)
“Mahkeme kararını vermişti”, “Hepsini de cezalandırmıştı, daha ne yapsaydı, idam mı etseydi?” En son böyle söylemişti kararı veren mahkemenin başkanı: “Ben de ‘N.Ö.yüm…”
Ben de bir hukukçuyum, kadınım, anneyim… Halen okuduğum kararın etkisindeyim. İsyan ediyorum; bu kararı veren mahkemenin başkan ve üyelerinin çocukları yok mu?
Herkes birbirini suçladı, “Bu karar eski kanun olan 765 sayılı TCK’ya göre verildi, yürürlükteki TCK’da bu suçların cezası daha ağır” dendi. Buna rağmen yapılabilecek bir şey var mıydı? Evet vardı; bu dava suçun işlendiği yer olan Mardin’de değil de, farklı bir şehirde görülmeliydi. Çünkü sanıkların çoğu şehrin bilinen, devlet memuru sınıfından isimlerdi. Mahkeme küçük N.Ç.yi pazarlayan kadınlara, “suçun olumsuz işleniş biçimi, meydana gelen tehlike ve zararın ağırlığı, kendi yaşadıkları iffetsiz hayatı 13 yaşındaki bir çocuğa da yaşatmaları” sebebiyle, alt sınırdan yüksek ceza tayin etmiş, herhangi bir indirime gitmemişti. Ama bu suçun faillerine hem alt sınırdan ceza verilmiş, hem de tüm takdiri indirim sebepleri uygulanmıştı. 13 yaşında bir kız çocuğuyla fiili livata yoluyla ilişkiye giren sanıklara bu kadar “nazik” davranmak gerekli miydi?
Peki, kararın gerekçesinde yazan haliyle, “mağdurenin yaşadığı olayların ahlâki boyutunun farkında olması, sanıklarla para karşılığı birlikte olması” sebebiyle “rıza”sının olmasına ne demeli? Karar kanuna veya içtihada uygun kabul edilse bile 13 yaşındaki bir çocuğun bütün başından geçenlere gerçekten rıza gösterdiğini kimse söyleyemez.
O küçük kızla ilişkiye giren devlet memurundan esnafına; kararı veren mahkeme üyelerinden bu kararı onayan Yargıtay üyelerine kadar en büyük eksikliğimiz toplumsal cinsiyet algımızdır. Artık bakış açımız değişmelidir. Cezaları arttırmanın tek başına çözüm olmadığını biliyoruz. Toplumsal cinsiyet konusunda her yaştan kadını, erkeği, çocuğu eğitmekle başlamalıyız. Medya, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri herkes bugün işbirliği yapmalıdır. Ülkemizin birçok yerinde bu olay ve benzeri, belki daha da kötüleri yaşanıyor. N.Ç. gibi çaresizliğinden, korkusundan kaderine razı olan daha nice çocuk var. Bu çocuklar için kanunu uygularken dahi yapabileceğimiz çok şey var. Artık razı olmayalım, direnelim ki bir daha böyle bir utanç yaşanmasın…
Av. Jülide Soybaş